26 Ekim 2011 Çarşamba

Umutsuz hikaye denemelerim (2)


Derin rüyalar diyarından daha yeni kalkmıştım. Ama hala nerede olduğum konusunda en ufak bir fikre bile sahip değildim. Gerçeğin hangi noktasındayız. Veya bizi gerçek ile rüyalar aleminden ayıran ufak çizginin gizeminde mi gizli saklı gerçek düşman. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz diye düşündüm yıllarca, sonunda açık gerçekle yüzleştim işte. En büyük kabusun karşıma dikilmiş, hala ne kadar gerçek olup olmadığını bilmediğim hayatımı elimden almak üzere. Halbuki sıradan bir yaşamım vardı.
Basit bir işçi ailesinin oğlu olarak varoşlardan birinde doğmuştum. Babam da annem de aynı fabrikanın işçileriydi. Yoksul fakat mutlu bir çocukluk geçirmiştim. Komşularımız iyi, arkadaşlarımsa boldu. Okulda pek çalışkan sayılmazdım, ama biraz zorlanarak da olsa liseyi bitirmeyi başardım. Bu arada babam da elinde bin bir güçlükle biriktirdiği parayla ve biraz da banka kredisi yardımıyla ufak bir bakkal dükkanı açmayı başarmış, işlerini yoluna koymuştu. Kısa zamanda aldığı borçları ödeyerek işlerini yoluna koymuştu. Annem de artık çalışmıyordu. Çoğunlukla zamanını evinde geçirerek komşularımızla çene çalmayı adet haline getirmişti. Bu arada bana yeni bir kardeş getirmeye hazırlanıyordu ne de olsa. Benim için tek kalan artık kendimi iyi bir üniversiteye atıp kendi hayatımı kuracak bir düzene girmekti. Her ne kadar ailem açısından işler yoluna girse de benim için hayatın zor dönemi başlıyordu. Sınavlara ilk girişim başarısızdı. Bir sene daha beklemem gerekiyordu. Bu arada annem gerçekten de ağır bir hamilelik dönemi geçiriyordu. Sancıları çok düzensiz ve şiddetli oluyordu. Doktorlar bile bir anlam veremedi buna. Son aya geldiğinde durumu gerçekten de kötüydü. sonunda sezeryanla çocuğun alınmasına karar verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder